Kazanmak ya da Kaybetmek !

“Herkes kumar oynar. Adı farklı olabilir, mesela borsa veya emlak. Ama şunu iyi bilin. Riske giriyorsanız, kumar oynuyorsunuz demektir.”   Runner Runner (2013) 

İlaç sektöründe çalıştığım dönemde Kıbrıs’ta bir çok kez bulunma fırsatım olmuştu. Oradaki kumarhanelere girmişliğim vardır ama oynamışlığım yoktur. Tek hatırladığım kazanınca düşen jetonların sesidir. Masalarda ne oynanır, nasıl oynanır bilmediğim gibi hiç merak da etmemişim.

Geçenlerde işim gereği yine Kıbrıs’taydım. Kaldığım otel oranın en yeni ve en ihtişamlı oteliymiş. Akşam yemeği için masamda otururken yan masada konuşulanlara istemeden de olsa kulak misafiri oldum.

-Bir kere mi gelmez?

-Hep yanı geldi.

-Sende hep aynı sayılara oynuyorsun.

-Takıldın mı takılıyorsun. Kaç lira kaybettin farkında mısın?

Oyuncu sandığım kişi hep savunma halinde, diğeri ise yargılayan ve ayna olmaya çalışan arkadaşı.

Ortada bir kurban var ve arkadaşı onu hem suçluyor hem de kurtarmaya çalışıyor.

Oyuncu olandan duyduğum en son laf; “Nereden getirdim seni buraya, ne adamsın be kuruttun beni, şansız adam, elimin altında konuşma bir daha, hatta gelme yanıma ben oyun oynarken…”

Hem dinliyorum hem de bir koç olarak gözlemliyorum bu iki arkadaşı. Merak ediyorum insanların arasını açan bu mekânı.

Yemekten sonra gidip görmek ve gözlemlemek istedim doğrusu. Kumarhanenin girişine yaklaştıkça sanki her şey “Bu tarafa gel” diye sesleniyordu. Sağ tarafımda gösterişli, markalı ürünlerin satıldığı mağazalar ve yerdeki o ihtişamlı halı bunlardan sadece bir kaç tanesi.

İçeri girdim, o da ne?

Altın yaldızlı duvarlar, dev bir ekran ve fashion tv yayını, ışıl ışıl renkler dünyası.

Sayıların olduğu kalabalık bir masaya yöneldim. Dakikalarca izledim ve gözlemledim. Bir başka masada biraz önce yemekte konuşan o iki arkadaşa rastladım. Uzaktan izlemeye koyuldum. O an nasıl bir duygu durumu içindeler çok merak ettim.

Bir de sonradan öğrendiğim bir şey iyice hayretler içinde kalmamı sağladı. Oyun oynayanların uykusu gelmesin diye tavanlardan oksijen basılıyormuş salonun içine… 35- 40 dakika sonra ayrıldım ve odama geldim.

En net anlaşılan şey “Kazananlar ve Kaybedenler”

Saatlerce düşündüm, notlar aldım, araştırdım… Sonunda bir oyuncunun benden koçluk almasını ve o anda neler yaşıyor, kazandığında ya da kaybettiğinde ne oluyor ne hissediyor, onun ağzından duymayı hayal ettim.

Ama Sabahattin Ali’nin “Hayat ancak bir kere oynanan bir kumardır, ben onu kaybettim. İkinci defa oynayamam” (Kürk Mantolu Madonna sf.159) sözü geldi aklıma.

Gerçekte yaşananlar bir tarafta, hayat bir tarafta…

Hayatımızın içinde yaşadığımız bazı anların o kumar masasında yaşananlardan farkı olmadığını düşündüm.

Kimi zaman kazanıyor, kimi zaman kaybediyoruz.

Pe ki sizi aydınlatan o altın yaldız veya muhteşem renk cümbüşleriniz neler?

Sizi ayakta tutan ve umutla hayata bağlayan oksijeniniz ne?

Kazanmak mı? Kaybetmek mi?

Hiç düşündünüz mü?

Lao Tzu’nun “Kazanmak ya da kaybetmek, hangisi daha iyidir, kazanmak bazen kayıptan daha fazla sorun demektir. Kayıp bazen kazançtan daha fazla yarar sağlayabilir.” sözü belki bize ilham verecektir.

Sevgi ve Sağlıcakla…

Önerilen makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir